Tahsin  Keskin

Ne akılları yeter buna ne de yürekleri!

Tahsin Keskin

Hayat tekerrürden ibarettir derler ya,

Buna şimdi daha katıksız inanıyorum artık.

Tarih 1999 depreminden hemen sonra ki Kasım ayı.

Kocaeli, Adapazarı deprem yaralarını sarmaya çalışıyor.

Devlet, vatandaşına olduğunca yardım elini uzatmaya çalışıyor ama devletin elinde avucunda yok...

Yahya Demirel’ler,  Mehmet Emin Karaahmet’ler devletin kasasını boşaltmışlardı.

Türk Ticaret Bankası, Esbank, Demirbank, Pamukbank, Bank Ekspers, Yurtbank’ın içi boşaltılmış, devlet on milyarlarca dolar zarara uğratılmıştı.

17 Ağustos’taki depremden sonra dağıtılan yazlık çadır olduğu için kış ayı gelmiş ama devlet kışlık çadır veremiyordu vatandaşına.

Benim de üniversitenin son yılları.

ÇEKO’da okuyan Sinan ile Adapazarı’na gelmiş, gecede dönmemiştik.

Kalacak yer bulmak çok zordu.

Çünkü artçı sarsıntılar çok olduğu için evlere girilemiyordu.

Şanslıydık biz ki, devletin halk için açtığı çadırlarda yer bulmuştuk kendimize.

Hem de kaymakam için ayrılan özel çadırında kalmıştık o gece.

Sabah oldu, kahvaltımızı yaparken Adapazarı’nda olduğumuzu öğrenen Kerim bizi aradı.

500 metre ilerdeki Reis’in çadırındayım, girişte bekliyorum sizi, dedi.

Çadırların olduğu yere yaklaşınca hakikaten Reis’in ismini hak ettiğini gördük.

Su değil soğuk geçirmeyen çadırlarda gerçek yataklar vardı.

Kahvaltı da yağından balından tut, kahvaltılık her şey mevcuttu.

Öğlen ve akşam öğünlerinde de etli yemekler veriliyordu.

Adapazarı’ndaki çadırlarda vatandaşın hiç bir şeyini eksik etmeyen ve hiçbir menfaat gözetmeksizin binlerce insana aylarca bakan o Reis kimdi biliyor musunuz?

Reis Sedat Peker’di.

Daha 28 yaşındaki genç delikanlı, devletin vatandaşa sağlayamadığı imkanları Adapazarı halkına sunmuştu ta o zaman.

Bir başka Karadenizli kabadayı Alaattin Çakıcı, devletçi yapısı ile bilinir ve 90’lı yılların en önemli isimlerinden biriydi.

Bu kabadayıların bir dediği iki edilmezdi, hem iş dünyasında hem siyaset arenasında.

O zamanlar hükümetten Bakan tanıdığınız olacağına bu iki isimden birini tanımanız daha muteberdi.

Çünkü milletvekilleri, bakanlar bu isimlerden medet umarlardı.

Birkaç yıl ara ile ikisi de hapse girdi.

Peker ve Çakıcı haricindekileri de dışarıda bırakılmadılar.

Yerel gruplar da dahil olmak üzere bu yapılanma içerisindeki herkesi içeri aldılar.

Ak Parti iktidarı ile bu tür olaylar bıçak gibi kesilmişti artık.

Ben devletim, benden büyük yok diyen Ak Parti hükümeti, yer altı dünyasını temizlerken iş dünyasında yeni süper zenginler yarattı.

Bu süper zenginler paranın bir kısmını sadece siyasetçilerle paylaştı, diğerleriyle değil.

Çünkü onları içeriyle meşgul ettiler.

Şimdi ise ekonomik çöküşle birlikte yine 90’lı yılların modernize edilmiş haline döneceğiz gibime geliyor.

Reis Sedat Peker, dışarıda özgürlüğün tadını çıkarırken iş dünyasının önemli bir ismi haline geldi.

Daha 9 gün önce özgürlüğüne kavuşan Çakıcı’ya ulaşmak için devlet erkanı araya konulmaya çalışılıyor bugünlerde.

Siyaset ve iş dünyası bu isimler ile poz vermek için birbirleriyle yarışıyor.

Elbette bu pozların bir bedeli olacaktır.

Yani süper zenginlerin süper paralarına siyaset dışında da ortaklar çok uzak değil artık.

YEREL DE DURUM FARKLI DEĞİL AMA…!

Ulusal anlamda durum böyleyken yerel düzeyde de durum pek farklı değil zannımca..

Geçmişte Sefa Sirmen’in başı az ağrımamış mıydı bu işlerden.

Şimdi hem büyükşehir hem de küçükşehir kendilerine göre önlem almaya başlamışlar bile.

Şöyle ufaktan ufaktan.

Son işe aldıkları isimlere bir bakın bakalım.

Çok açık ve net olacak ama, bunların ne akılları yeter buna, ne de yürekleri!

Yazarın Diğer Yazıları