Tahsin  Keskin

McDonald's ile imtihanım!

Tahsin Keskin

15 yıldan fazla ulusal gazetelerin bölge eklerini yaptık.

Özellikle zamanın en çok satan Posta Gazetesi’nin Doğu Marmara ekini yıllarca büyük bir zevkle ve onurla yaptık.

Posta Doğu Marmara isim babası olmakla da her zaman övünmüşümdür laf aramızda.

Çok iyi işler çıkarttık gerçekten.

Posta Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Rıfat Ababay başta olmak üzere Reklam Grup Başkanı Dilek Erkol’dan hep övgüler alırdık, sağ olsunlar.

Bu vesile ile kendilerini de anmış olduk, selam, sevgi ve saygı ile…

Ulusal gazetelerin tiraj bilgileri geldiğinde bölgemiz için hep İstanbul Taşra isminin geçmesine sinir olurdum doğrusu.

Aslında kötü bir anlamı yoktur, İstanbul Taşra ismi İstanbul yakınındaki iller için kullanılırdı.

Ama ben yine de İstanbul Taşra ismini antipatik bulurdum.

Ancak gazeteden bırakın Taşra muamelesi görmeyi pozitif ayrımcılıkla karşılaşmışızdır her zaman.

Hem reklamların fiyatlandırılmasında hem haber konusunda yaptıkları toleransla hakkını ödeyemeyiz hem Sayın Ababay’ın hem de Sayın Erkol’un.

Bu pozitif ayrımcılığa bir örnekti.

Şimdi ise İstanbul ile İzmit’in hiç de pozitif olmayan bir ayrımcılığının örneğini vereceğim size.

Okul yıllarımızın en önemli mekanıydı McDonald's.

En mutlu olduğumuz kişi ile en çok gittiğimiz yerlerin başında gelirdi burası.

Bir şeyi itiraf edeyim mi size?

Her şeye rağmen yine hala en çok sevdiğim mekanlardandır McDonald's.

Özellikle yeğenlerimle dışarıda bir yemek programı yaptığımda en başa McDonald's’ı koyarım.

Hem onlar çok mutlu oluyor hem de ben mutlu oluyorum.

İstanbul’da gittiğimiz McDonald's’ların hepsinde çok ciddi yoğunluk olmasına rağmen her zaman pırıl pırıl içerisi.

Özellikle tuvaletler tertemiz.

İlgi alaka on numara.

İstanbul’daki  McDonald's’lar da bir düzen ve intizamın olduğunu fazlasıyla hissediyorsunuz zaten.

Ancak İzmit’teki McDonald's tam bir facia.

Mutlu yüzle girip asık suratla çıkmamanız çok zor.

Özellikle isim vererek yazacağım.

Fethiye Caddesi Fevziye Cami yanındaki McDonald's nerden tutsanız elinizde kalıyor.

Bir değil iki değil!       

Dün akşam Fethiye Caddesi’nden aşağıya inerken yine canım McDonald's’ın eşsiz lezzeti double köfteburger çekti.

Açken de huysuz olduğumu bildiğim için hiç zaman kaybetmeden McDonald's’tan içeriye daldım.

Fazla da kimse yoktu zaten.

Hemen siparişi verdim, ödemeyi yaptım, ellerimi yıkamak için lavaboların olduğu yere çıktım.

Aman Allah’ım!

Çıkmaz olaydım.

Nasıl rezalet bir koku, nasıl bir berbat bir yer.

Bu lavaboda beş dakika birisi kalsa ne tür bir hastalık geçirebileceğini tahmin edemiyorum.

Az az aldığım küçük nefeslerle ellerimi nasıl ve hangi hızla yıkadığımı inanın hatırlayamıyorum ama o anda başka bir sorunla daha karşı karşıya kalmıştım.

İyi güzel de ellerimi sabunla yıkayıp temizlemiştim ama musluğu kim kapatacak ve lavabonun kapısını kim açacak ki ben dışarıya çıkayım.

Su ve sabun haricinde hiçbir şeye dokunasım gelmedi çünkü.

İşin daha da kötüsü peçetelik de peçete vermiyor.

Neyse!

Bin bir çaba ile çıkartabildiğim kadar peçete ile hem musluğu kapattım hem de aynı peçetenin aynı yüzü ile kapıyı açtım ve ne kapıya ne de kapı koluna dokunmadan kendimi can havliyle dışarıya attım.

Bir taraftan dayanılmaz tuvaletin kokusu bir taraftan böyle bir yerde hazırlanan yemeğin ne kadar sağlıklı olacak korkusu ile kendimi büyük bir hızla aşağıda buldum.

Cebelleşmekten kurtulduğumu sanıyorsanız yanılıyorsunuz.

Yukarıdaki tuvaletin çok kötü koktuğunu ve lavaboların temiz olmadığını müdüre hanıma anlattıktan sonra ki yüz ifadesi ve söylediği iki kelime ile bir şok daha yaşadım.

Kusura bakmayın, özür dileriz gibi ifadeler beklerken müdüre hanımın söylediği sadece iki kelimeydi;

-Teşekkür ederim.

Bu ikinci şok ile çok kısacık bir zamanda hazırlanan yemeğimle mutfağı yakından görebildiğim yakın bir yere oturdum.

Buz gibi patateslerin yanındaki double köfteburgeri yiyerek mutlu olurum diye düşünmüştüm ama o da nafile!

Double köfteburger  de adeta karton sıcaklığındaydı.

Soğuk patateslerimi oldukça nazik bir şekilde değiştiren diğer bayan elamana teşekkür ederken gözlemlerime devam ettim.

Üniversite yıllarımda birkaç ay gizli müşteri olarak çalışmıştım.

Müdüre hanımın davranışları fazlasıyla dikkat çekiciydi.

Bayan çalışma arkadaşlarına sert mimikleri ile emrivaki konuşurken erkek olan elemanlarla daha arkadaş ve dostça konuşması fark edilmeyecek gibi değildi.

O bildiğimiz lezzetten uzak double köfteburgeri isteksiz isteksiz yiyordum ki birden bire şikayetimi dile getirdiğim müdüre hanım arkamdaki masaya geçip kendine hazırladığı sıcacık menüyü afiyetle midesine indirdi.

Gel de sinir olma şimdi.

Gel de yazı yazma şimdi.

Ne güzel değil mi?

Müşteriye soğuk menü, müdüre hanıma tadında lezzetler…

Peki, bundan sonra McDonald's’a gider miyim?

Bardak kırıldı diye su içmekten vazgeçmeyeceğimiz gibi bir şubede bunları yaşadık diye double köfteburgerden vazgeçecek halimiz yok herhalde.

Ancak;

Artık bundan sonra Fethiye Caddesi’ndeki McDonald's’a gözlem yapmak için diğerlerine de keyifle double köfteburger yemek için gideceğim.

Yazarın Diğer Yazıları