Türk Lirası üzerine oynanan oyuna önce Türk Hükümeti hızlı bir aksiyonla engel oldu sonra da Türk Halkı ''dur'' dedi.
Böylece serbest piyasadaki psikolojik etki de sonuçsuz kaldı.
Ancak bu manipületif hareketlerin ülke içinden destek almadan yürütülmesinin mümkün olmadığı ortada iken gevşemenin olmaması gerektiğini düşünüyorum.
Perşembe günkü yazımda bu haftanın çok önemli olduğunu yazmıştım.
Tehlike geçti mi?
Elbette hayır.
Gelecek hafta da dış kaynaklı finans şirketlerin Türk Lirası cinsinden ödemeleri var.
Türk Lirasının dolar karşısında değeri düşmediği gibi Türk Lirası bulmak da zorlandıkları için zararlarını kapatmak için farklı bir hamle yapabileceklerini düşünüyorum.
O yüzden tetikte olmamız gerekiyor.
Maalesef Türkiye’nin en büyük handikabı dolar rezervlerinin azalmasının yanında kamu bankalarındaki dolar açığının da artması hareket kabiliyetini sınırlıyor.
Türkiye’nin bu sıkıntılarından tek kurtuluş reçetesi var.
Üretim yapan ülke olmalıyız artık.
Hem de hiç zaman kaybeden bütün kaynaklarımızı üretime yoğunlaştırmalıyız.
Düşündükçe hem gülüyorum hem de gıcık oluyorum.
Ne traji komik bir durum.
Parası ile dünyayı sallayan hatta güçlü ekonomileri bile resmen tehdit edebilen ABD.’nin dış borcu ne kadar biliyor musunuz?
Tam 22 trilyon dolar.
Bu borcun büyüklüğünü şöyle anlatayım.
ABD’de vatandaşın ortalama yıllık gelirinin yüzde yüzünden fazlasına denk gelen yıllık ödenmesi gereken bir dış borcu var.
Bu sadece dış borç.
Yani net bir şekilde söyleyebiliriz ki bu asla sürdürülebilir bir borç değil.
Sadece Çin’in elindeki ABD borç senetleri tutarı 1.1 trilyon dolar.
Böyle borç batağındaki bir ülke nasıl oluyor da dünyaya hükmediyor.
Bu mantıkla açıklanabilecek bir şey değil.
Bunun sadece psikolojik olduğunu düşünüyorum.
Eğer Çin bile elindeki 1,1 trilyon dolar değerindeki ABD borç senetlerini elden çıkarmaya karar verirse dolara karşı güveni sarsmaya yeterli olur diye düşünüyorum.
Bu durumda ABD ekonomisi bir anda neye uğradığını şaşırır.
Zaten ABD’nin sonunu da böyle bir hamlenin getireceğini düşünüyorum.
