Çevreyi kirletmekte ulus olarak çok kötü durumdayız.
Halk olsun, yöneticiler olsun bu konuda pek hassas gözükmüyoruz.
Özellikle ülkeyi yönetenler, hükümetle siyasi olarak çalışan müteahhitler, fabrikatörler ülkesinin geleceğini yok ettiler.
Önce karadan başladılar.
Ağaçları keserek, binalar diktiler, kuşlar gitti, sadece betonlar kaldı.
Güzelim ormanlar da, maden aramaya başladılar.
Köylü ben istemiyorum dediği halde,sözde hukuk devleti olmamıza rağmen istediklerini yaptılar.
Dinimiz bile ağaç kesen,baş keser diyor.
Evet çok doğru,o zaman ormanları yok edenlere,güneşi göremeyecek kadar ceza verilmesi gerekiyor.
Kara bitince, denize saldırdılar
Yarım asırdır, ciddi bir şekilde özellikle Mavi Göl olarak adlandırılan, Dünya’da eşi benzeri olmayan Marmara Denizi’ni göz göre göre yok ettik ve yok etmeye devam ediyoruz.
En çok kirleten bölge olarak, sanayi bölge dediğimiz Kocaeli’den geliyor.
Çoğu sanayi bölgeler, kimyasal atıklarını mavi denizlerimize atıyor.
Tekirdağ, Balıkesir de denizi kirleten illerin arasında bulunuyor.
Kocaeli’de kirletenler belli, kanıt var fakat işletmeler yıllardır, denizi kirleterek bacası tütüyor.
Öyle baca tütecekse, o baca tütmesin, geleceği yok etmenin kimsenin hakkı yoktur.
Denizin ağacı denilen yosunlar bile yoktu, oksijen olmadığından yok oldu gittiler.
Zaten Kocaeli’de oksijen değil zehir soluyoruz, Kocaeli’de yaşayanların çoğu kronik hasta oluyor.
Ciğerlerimize aldığımız her nefes, gelecekte bizi bir hastalığa davet ediyor.
Çözüm arayış var mı ?
Yok..!
Daha çok ağaç kesin, daha çabuk ölelim, ormanları olmayan bir ülke de nefes alınmaz.
Yok etmeyin, çoğaltın...
Tarih hesap soracaktır.
Hem yok ediyoruz, sonra da ağlıyoruz.
Seyirci olma, taraftar ol, sessiz düşünme sesli düşün ki, halkın gücünü göster.
