Bugün günlerden Pazar ya.. Bu sütunların okurları yeme-içme yazısı bekliyorlar ya...
Hafta içinde hekim dostlarla yaşadığım çok keyifli iki macerayı sizlerle paylaşacağım.
Üstelik sizlere yeni keşfettiğim 15 yıllık mükemmel bir esnaf lokantasını da tanıtmış olacağım.
……………………
Geçen pazartesi günü akşamı, eski “Medikalci”, yeni “Gazeteci” Tuğrul Kırankaya’nın davetlisiydim.
Çok samimi olduğu iki hekim arkadaşıyla Artvinliler Lokali’nde buluşacakmış... Beni de davet etti.
Eski Balıkpazarı karşısındaki Artvinliler Derneği Lokali’nde buluştuk. Tuğrul ve benimle birlikte Derince Araştırma Hastanesi’nde görev yapan Ortopedi Uzmanları Doç.Dr.Alper Gültekin ve Dr. Ulaş Serarslan birlikteyiz..
Artvinliler Lokali, İzmit’in en keyifli, en lezzetli yerlerinden biridir. Pazartesi geceleri, bir de saz eşliğinde Karadeniz yaylalarının anodnim türküleri söylenir, keyif daha da yükselir.
İki hekim dostumuz, alkollü içki içmiyor. Pazartesi günü ameliyat günleriymiş... Bir hayli yorgun geldiler.
Alper Hocam, bir dönem dizimde yaşadığım müthiş sıkıntıdan beni kurtarmıştı. Oradan tanışıyoruz. Çok başarılı bir hekim olduğunu biliyordum. Ama bir de güzel türkü söylüyormuş, üstelik türkü repertuarı o kadar genişmiş ki bunu yeni öğrendim.
Artvinliler Lokali’nde birbirinden lezzetli mezeler masamızı donattı. Sonra Arnavut ciğeri, sonra kavurma... Tuğırul ve ben 50’likle yetindik.
Önceden bir prensip kararı alınmadı ama masada hekimlik ve medya dünyası ile ilgili konuları hiç konuşmamaya özel önem verdik. Ama yanımda iki ortopedi uzmanı bulmuşken bir ara ben fırsatını bulup, akıl danıştım:
“Hocam, 100 metre yürüsem ayaklarım ağrıyor. Kalçalarıma kadar müthiş bir sancı giriyor, oturup dinlenmek zorunda kalıyorum. Nedir bunun çaresi?” diye soruverdim.
Alper Hoca, “Kalçalarına ağrı giriyorsa, belinde bir sorun olabilir. Gel bir gün bakalım” dedi.
Büyük söylemeyeyim ama benim, bir yerde düşüp kalıp, ambulansla götürülmedikten sonra ayaklarım üzerinde bir hastaneye, doktora gitmeye hiç niyetim yok.
İki değerli hekimle sohbet gerçekten çok güzeldi. Gece saat 22.00 gibi de evdeydim.
…………………
Geçen cuma günü öğlen vakti de, çok değerli dost, çok değerli hekim, bu şehrin artık nesli tükenen “Düşünce insanlarından” Dr. Halil İbrahim Kahraman’ın davetlisiydim.
Dr. Kahraman Kocaeli Adliyesi karşısında bulunan “Sultan Sofrası” isimli esnaf lokantasına davet etti. Cuma günleri öğlen yemeğinde genellikle küçük oğlum Emir’le buluşuruz. Dr.Kahraman O’nu da davet etti.
Sultan Sofrası isimli lokanta (Adliye’nin tam karşısında) 14 yıldır varmış.
Ben ilk kez giriyorum. Sahibi ve aşçısı 1990’lı yıllarda Milli Görüş Partisi’nin İzmit İlçe Başkanlığı’nı yapan Ahmet Akbulut..
Cuma günleri bu mekanda Gerede usulü “Keşli, cevizli, tereyağlı erişte” yapılırmış...
Dr.Kahraman da Geredeli… Bu mekanın müdavimlerindenmiş.
Masada ben, oğlum Emir, Dr. Halil İbrahim Kahraman ile birlikte yine bu kentte çok sevdiğim ve saygı duyduğum Din Adamı, Erenler Camii İmamı Mehmet Ali Karadaşlı var. Mehmet Ali Hocamı da Dr.Kahraman davet etmiş..
Sultan Sofrası’nda keşli eriştelerimiz geldi.
Mehmet Ali Hoca, “Ben biraz sonra Cuma hutbesine çıkacağım. Namaz sonrası yemek yerim” dedi, az çorba ile yetindi.
Ben, yerinde, Gerede’de, Abant’ta da keşli erişte yemiştim. Geçit Restaurant’ta sevgili Muharrem Usta’ya zaman zaman yaptırırdım. Hatta birkaç kez evde bile denedim. Ama bu kadar lezzetlisini yememiştim. Sultan Sogrası’nda döner de var.
Ahmet Usta’yla, “Esnaf lokantalarında döner tatmaya bayılırım. Benim makarnanın üzerine az döner kes” dedim.
Çorba da, erişte de, döner de mükemmeldi. Sultan Sofrası’nda cuma günleri helva da yapılır, misafirlere ikram edilirmiş. Bir de helvamız geldi.
Hem Dr. Kahraman, İmam Karadaşlı ile birlikte olmak, hem İzmit’te Sultan Sofrası isimli böylesine güzel bir esnaf lokantasının var olduğunu öğrenmek benim için önemli bir kazançtı. Ben ve oğlum işlerimize döndük.
Dr. Kahraman, Cuma namazı için Karadaşlı’nın imamı olduğu Eren Camii’ne geçti.
……………………..
Geçen haftanın benim açımdan en keyifli ziyafeti ise evde gerçekleşti. Perşembe akşamı Tahsin Keskin ile eve dönerken, Yuvam Akarca kavşağındaki İnci Balık önünde durmasını rica ettim.
Tezgahtan bir tane orta boy palamudu işaret edip, (60 TL) ince delim takoz yaptırdım.
Evde yağı kızdırdık. Palamutları hafif una bulayıp kızarttık. Yanında bol salata...
Eşim ve ben baş başa… Tabii, palamudun yanında benim için bir 15’lik...
Keyifli yemek her zaman hayatın en tatlı zamanıdır değerli dostlar…
Hele sevdiklerinizle birlikte yiyorsanız daha da keyifli olur..
Dostlarla birlikte olmayı ihmal etmeyin...
Özellikle bu mevsimde kendinizi balıksız, palamutsuz bırakmayın..
İyi pazarlar…