İktidarın “Dezenformasyon yasası”, muhalefetin “Sansür yasası” dediği yasa teklifi TBMM’de AKP ve MHP’li milletvekillerinin oyları ile kabul edildi.
Herhalde bu hafta içinde Cumhurbaşkanı tarafından da onaylanacak ve Resmi Gazete’de yayınlanıp, yürürlüğe girecektir.
Mecliste kabul edilen bu yasanın pek çok maddesinin altına imzamı atarım.
Türkiye’de sosyal medyanın son derece başı bozuk olduğunu, internet gazeteciliğinin bu ülkede ahlakı ve düzeni bozduğunu kabul eden kişilerden biriyim.
Mutlaka bir düzen getirilmesi, internet ortamında insanlara hakaret eden, iftira atan “klavye çetelerinin önüne geçilmesi gerektiğini hep savundum.
İşini doğru yapan internet gazeteleri ile tamamen birilerini tehdit etmek, şantaj yapmak, ucuz siyasetten oturduğu yerden para kopartmak için internet gazetesi kuranların düzen içine alınması gerektiğini de hep savundum.
Meclis’te kabul edilen yasa ile bu konularda önemli düzenlemelerin yapıldığını kabul ediyorum. Zaten bütün dünya, Avrupa, ABD falan da bu sosyal medya rezaletine bir çara bulmak, yasal düzenleme yapmak için çaba harcıyor.
Ama bizim meclisimizde kabul edilen yasanın bir 29’uncu maddesi var.
“Yalan haber yazan, 3 yıl hapis cezası alır ve bu ceza ertelenmez” diyor..
Bir haberin yalan olup olmadığına kim karar verecek?
Nasıl karar verecek?
Bu konu açık değil.
Bu ülkede kadınlara önce tecavüz eden, sonra öldüren, ardından cesedini yakıp kül edenler bile ortalıkta dolaşırken, bu ülkede uyuşturucu baronları cezaevlerinden ellerini kollarını sallayarak çıkarken, bu ülkede mevcut iktidara yaranmak için yalan üzerine yalan yazanlar, iktidarı eleştirenlere sosyal medya üzerinden küfürler yağdırıp, tehdit edenler hiç ceza almazken, bundan böyle iktidarı eleştirenlerin “Sen yalan yazdın” denilerek hapse atılmaları mümkün olabilecek.
………………
Değerli okurlar…
Ben 1976 yılından beri sadece gazetecilik yaptım. Sadece yazı yazdım, gazete yönettim. Ailemi bu meslekle geçindirdim, iki oğlumu büyütüp okuttum.
Elbette çok hatalarım, yanlışlarım olmuştur. Ama bir tek gün “Yalan” haber yazmadım. Bir tek gün kalemimi kullanarak birisini tehdit etmedim.
19 Mart 2020 günü sabaha karşı, evimin kapısına gelen polisler tarafımdan yatağımdan kaldırılıp gözaltına alındım.
Ellerime kelepçe takıldı. Önce Devlet Hastanesi’ne götürüldüm, sağlık muayenesinden geçtim. Sonra Kocaeli Emniyeti’nin Güvenlik Şubesi’ne götürülüp sorgulandım.
O gün, yeni başlayan korona virüs salgınında İzmit’teki ilk ölümler gerçekleşmişti. Derince Hastanesi’nde iki kişi korona nedeniyle ölmüştü. O dönemde çalıştığım internet gazetesinde bu haber yayınlandı. Haber son derece önemliydi ve tamamen doğruydu.
Ama salgını halktan saklamak isteyen devlet görevlileri, bu doğru haberi yazdığım için beni sabaha karşı evimde gözaltına aldılar.
O zaman şimdi meclisten geçen bu yasa yürürlükte olsaydı, belki ben 3 yıl hapis cezasına çarptırılmış, hala cezaevinde yatan bir adam olacaktım.
Mecliste kabul edilen yasanın 29’uncu maddesi bundan böyle herkes için çok önemli riskler getirmektedir.
Sadece internet gazetelerinde çalışanlar için değil, elinden cep telefonunu düşürmeyen, sürekli bir şeyler yazan herkes için büyük riskler vardır.
Fikir özgürlüğünün anayasal güvenci altında olduğu demokratik bir ülkede böyle bir yasanın yürürlükte olması kabul edilemez.
…………….
Bu yasa mecliste görüşülürken, ana muhalefet CHP direnmeye çalıştı. Sabaha kadar mecliste gürültü patırtı yaptılar. CHP’li bir milletvekili meclis kürsüsünde çekiçle cep telefonunu kırdı falan. Ama CHP azınlıktı ve yasanın çıkmasını önleyemedi.
Bu yasanın kabul edilmiş olması, Türkiye’deki siyasi muhalefetin de ayıbıdır. Artık CHP’lilerin mecliste gürültü patırtı yapmak, şov yapmakla işlerin gitmeyeceğini anlamaları gerekiyor.
Muhalefet aklını başına toplayıp, Mecliste çoğunluğu sağlayabilmenin hesaplarını doğru yapmaya mecburdur.
Neyse yasa çıktı. Bugün yarın yürürlüğe de girecek.
Ben zaten oldum olası internet gazeteciliğini içime sindirememiştim. Zaten kendimi gazeteci olarak da görmem.
Gazeteci haber peşinde koşan adamdır. Ben sadece oturduğum yerden yazı yazan, olayları yorumlayan biriyim.
Zaten yalan yazmam, bundan sonra da yazmayacağım. Kişisel manada bu yasadan da zerre kadar korkmuyorum. Ama artık bu ülkede “Gazeteciyim” demeye utanıyorum.
Bu saatten sonra hapse girmeyi de göze alacak kadar cesur bir adam değilim.
Sevgili polisler, sevgili savcılar, hakimler…
Bu yasayı yürütecek olan Basın İlan Kurumu’nun saygıdeğer görevlileri…
İlan ediyorum, ben artık gazeteci falan değilim.
Zaten sosyal medyada bir satırlık paylaşımım yoktur. Bu internet sitesindeki günlük yazılarımda da daha dikkatli, daha titiz davranmaya elbette mecbur olduğumun farkındayım..
Ne olur, bir daha sabaha karşı beni evimden, eşimin çocuklarımın önünde kelepçe takarak gözaltına almayın.
Bir yanlış yaptığımı düşünüyorsanız, telefonumu biliyorsunuz. Çağırın, karakola da, adliyeye de kendim gelirim.
Ama bilin, ben artık bu ülkede “Gazeteciyim” demeye utanan bir adamım.
Eline silah almayan, kimseye fiziki zarar vermeyen bir insanın, sadece yazdığı yazı nedeniyle hapse atılması, suçlanması kabul edilebilir değildir.
Bu yasa bir gün bu yasayı çıkartan ve alkışlayanların da hapse girmesine neden olursa, inanın yine en çok üzülen ben olacağım.