Ekonomide çok ciddi sıkıntılarımız var..
Her gün yeni zamlarla karşılaşıyor, her gün her kuruşu harcarken çok daha dikkatli davranmak zorunda kalıyoruz.
Türk-İş’in açıkladığı rakamlar ortada…
4 kişilik ailenin yoksulluk sınırı 23 bin TL, açlık sınırı 7 bin TL civarında..
Dar ve sabit gelirli insanlar, sadece karınlarını doyurup, yaşayabilmek için çalışıyorlar.
On milyonlarca insan, milyonlarca aile bu durumda...
Toplumun her kesiminde yaygınlaşan yoksulluk, insanları ister istemez asosyal hale getiriyor.
…………………..
Aslında bizim toplumumuz, birlikte yaşamayı, birlikte olmayı sever.
Acıları da, mutlulukları da paylaşmayı bir erdem kabul ederiz.
Ama çok büyük bir yoksulluk çemberi içinde giderek daha fazla sıkılıyoruz.
Sosyalleşmekten, birlikte olmaktan her geçen gün biraz daha uzaklaşıyoruz.
Bir yakınınız, ailenizden biri veya çok sevdiğiniz bir dostunuz nikah davetiyesi, sünnet davetiyesi getirecek diye korkar hale geldik.
Bir davetiye gelse, o nikaha veya düğüne nasıl gidecekseniz?
Tam, yarım, çeyrek altınını alıp giderdi insanlar eskiden sevdiklerinin, yakınlarının cemiyetine. Şimdilerde gram altın alınamıyor…
Cemiyete gitseniz, geline veya damada bir 100’lük veya bir 200’lük banknot taksanız, bu bile dar bütçeniz için çok büyük bir yara değil mi?
Biz, düğün dernek oldu mu koşa koşa giden insanların ulusu, şimdi bir davetiye gelecek diye korkar haldeyiz…
………..
Bir tanıdığınızın, hatta ailenizden birinin bebeği dünyaya gelse, altınınızı alıp kutlamaya giderdiniz.
Şimdi, bir yakınınızın, bir akrabanızın bebeği olacak diye korkuyorsunuz. Bu yoksulluk içinde nasıl altını alıp bebeği kutlamaya gidecekseniz?
Bir tanıdığınızın, hatta ailenizden birinin doğum günü partisi olacak diye de kutluyorsunuz. Doğum gününü kutlayan insana ne hediye alacaksınız?
Bir basit pasta almaya kalksanız 250-300 TL. Oysa birkaç ay öncesine kadar 50-60 TL’ye en güzel pastayı alabilirdiniz.
Birkaç ay öncesine kadar bir gömlek 50-60 TL’ydi. Şimdi 450-500 TL.
Geçen gün çok beğendiğim bir yazarın yeni çıkan kitabını almak istedim.
Kitap dediğiniz en kalını, 40-50 TL’ydi. Şimdi yeni çıkan kitapların fiyatı 250 TL’den başlıyor. Nasıl alacaksınız?
Bizim toplumumuzun adetleri vardır… Bir lokantada yemek yerken, bir yakınınız aynı lokantaya girerse, hemen masanıza davet eder, O’nun yemeğini de ısmarlardınız.
Şimdi bir lokantada yemek yerken, gözünüz kapıda… Ya bir tanıdık gelirse, ya O’nun da yemeğini ısmarlamak zorunda kalırsanız. İsten istemez bulunduğunuz lokantaya gelen tanıdığınızı görmezden geliyorsunuz.
Zaten azalmıştı.. Komşuluk ilişkileri de iyice zayıfladı… Komşunuza oturmaya gidecek olsanız, eliniz boş gidilmez... Ne alıp da götüreceksiniz?
Komşunuz size gelse, en azından çay demleyecek veya kuru pasta, meyve ikram edeceksiniz... Evde var mı bakalım?
Komşu ziyarete geldiğinde, belki fazladan bir lamba yakacaksınız. Elektrik fiyatları yüzünden bunu bile düşünmek zorundasınız.
Hiç düşündünüz mü, ne zamandır bir sinemaya veya tiyatroya gitmediniz?
Hiç düşündünüz mü; en son ne zaman ailenizle veya dostlarınızla dışarıda yemek yediniz, bir eğlenceye gittiniz?
En son ne zaman kendinize bir giysi, bir ayakkabı, ya da bir kitap, hatta bir gazete-dergi aldınız?
Karnımızı doyurmaya yaramayan hiçbir şey için fazladan harcayacak birkaç liramız bile yok..
Kazandığımız para ile ancak elektrik-gaz-su- telefon faturalarını ödeyip, günde bir övün yemek yiyen insanlar haline geldik.
Kapanıyoruz evlerimize; hala mevcut iktidarı destekliyorsak yandaş medyayı, artık muhalif duruma geçmişsek, muhalif medyayı izliyor, onlardan da abartılı ve yanlış haberlerle dejenere ediliyoruz…
Biz, bu toplum sosyal ilişkilere önem veren insanlar topluluğuydu.
Şimdi zorunlu olarak içimize kapandık. Asosyal insanlar haline geldik…
Birbirimize hediye alıp vermeyi, hiç değilse arada bir eğlenip gülmeyi unutan a-sosyal insanlar..
Pazartesi'den itibaren havalar serinlemeye başlayacak. Sonra önümüz kış...
Bu elektrik-gaz zamları durmayacak. Elektrik ve gaz fiyatları artıp, faturalar kabardıkça, domatesin, peynirin, etin, sütün, çayın fiyatları da biraz daha artacak.
Evlerimize kapanacak, ot gibi yaşayacağız... Aile içinde kavgalar, aile içinde şiddet artacak…
Sorunumuz sadece fakirlik, yoksulluk değil...
İnsan değil, birer ot haline geliyoruz…
Asosyal yaratıklar haline dönüşüyoruz...
Önümüzdeki kış nasıl geçecek, şimdiden kara kara düşünüyoruz!