Kadınlar Kadın Bakanlığı'nda ısrarlı!

25 Kasım Gebze Kadın Platformu, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü'nde sokağa çıktı. Platform adına konuşan Eğitim-Sen Gebze Şube Kadın Sekreteri Ayla Aktürk öncelikli isteklerini Kadın Bakanlığı olarak, ısrarla tekrarladı.

Gebze son zamanların en renkli yürüyüş ve basın açıklamalarından birine bugün tanık oldu. Gebzeli kadınlar 25 Kasım Gebze Kadın Platformu çatısı altında 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde sokağa indi. Diğer tüm detaylarına bir süre sonraki haberimizde yer vereceğimiz eylem sonrası basın açıklaması  Eğitim-Sen Gebze Şube Kadın Sekreteri Ayla Aktürk tarafından okundu. Öncelikli istek olarak Kadın Bakanlığı kurulması öne çıktı:

“Ataerkil kapitalist sistemin yarattığı eşitsizlikler, ayrımcılıklar, savaşlar, derinleşerek devam etmektedir. Tüm dünyada devletler, uyguladıkları baskıcı politikalarla kadına yönelik şiddetin boyutlarını ve dozajını arttırmıştır. Böylesi bir gerçekliğin yaşandığı bugün, biz kadınlar ataerkil kapitalizme ve yarattığı

şiddetin her türlüsüne karşı; savaşa, tacize, tecavüze, sömürüye, yoksulluğa, haklarımızın yok edilmesine, eşitsizliğe ve gericiliğe karşı bir kez daha alanlardayız.

Yaşamın her alanını dönüştürme, şiddetsiz bir dünyayı örme iddiamızla alanlardayız, alanlarda olmaya da devam edeceğiz.

Kadınlara ve çocuklara yönelik şiddet artmaya devam ediyor. 2018 yılında 363 kadın eşi, sevgilisi, eski eşi veya sevgilisi, ya da aile bireyleri tarafından öldürüldü. En az 870 kadın şiddet gördü. 342 kadın tecavüze uğradı. Son 18 ayda okula gitmeleri gerekirken çocuk gelin olmaya mahkum edilen kız çocuklarımızdan 21 bin 957’si resmi kayıtlara göre hamile. Boşanan kadınların yüzde 36.4’ü şiddet nedeniyle boşanıyor. Kadınların yüzde 44’ünün hiçbir sosyal güvencesi yok.

 Türkiye 140 ülke arasında 131. sırada

Dünya ekonomik forumu küresel cinsiyet uçurumu raporuna göre Türkiye 140 ülke arasında 131.sıradadır. ''Kadın erkek eşit değildir!'' diyen zihniyet, bu geriliği yeterli görmüyor olacak ki, kadın düşmanı politikalarıyla, kazanılmış haklarımıza dönük saldırılarla var olan eşitsizliği her geçen gün

daha da derinleştiriyor. Her üç kadından biri şiddetin en az bir biçimine maruz kalıyorken, şiddeti önlemek için daha etkin mekanizmalar oluşturmak yerine siyasal iktidar, 6284 No' lu Ailenin Korunması Ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi Yasasını yok etmeye çalışıyor. Oysa bu yasa, uygulamadaki eksikliklerine rağmen şiddeti önlemeye dair elimizdeki tek yasadır. İstanbul Sözleşmesi başta olmak üzere imzalanan uluslararası sözleşmelerin gereğini yerine getirmeyenler, en son olarak nafaka hakkının peşine düştü. “Kadın erkeğe, aileye daha fazla bağımlı olsun” hesaplarını yapanlara bugün buradan cevap veriyoruz: “HAKLARIMIZA VE HAYATLARIMIZA SAHİP ÇIKACAĞIZ.”

Son iki yıldır kadın kurumsallaşmasına ve örgütlenmesine dönük saldırılarla kadın mücadelesi ve kazanımları engellenmek isteniyor. Belediyelere kayyumlar atanmış, kadın belediye başkanları, milletvekilleri tutuklanmış, kadın dernekleri kapatılmış, kadınların iradesine dönük sayısız hak gaspı gerçekleştirmiştir.

Aile Değil Kadınız, Kadın Bakanlığı'nda Israrcıyız!

Aileyi korumayı önceleyen politikalar sonucunda ''kadın'' adı bakanlık başta olmak üzere pek çok yerden çıkarıldı. Adını bile söylemekte zorlandığımız yeni torba bakanlığın da tıpkı ''Aile Ve Sosyal Politikalar Bakanlığı” gibi kadınların gerçek sorunlarına çözüm üretmek niyetinde olmadığını geçmiş 16 yıllık pratikten biliyoruz. Kadına yönelik şiddeti münferit gören, tacizi tecavüzü meşru kılan, istismarda rıza arayan, LGBT’lere yönelik nefret cinayetlerini savunan, erkeğin tekelinde bir aile ve ülke anlayışında kadını kaderiyle baş başa bırakan bir bakanlığın üreteceği tek şey kadın düşmanlığıdır. Biz, toplumsal cinsiyet eşitliği perspektifini esas alan ve kadınlarla 

birlikte politikalar üreten, bir kadın bakanlığının acilen kurulmasında ısrar ediyoruz.

Makbul Kadın Sınırlarını Tanımıyoruz!

Toplumsal yaşamı baştan aşağı dinselleştirmek, kadını kamusal alanlardan uzaklaştırmak amacıyla, sosyal politikaları diyanet eliyle dizayn eden, laik-seküler yaşamı yok eden ve kadın kazanımlarını hedef alan düzenlemeler yapılmak isteniyor. Aile ve dini rehberlik büroları, aile irşat merkezleri, hadım cezası, cinsel istismarda rıza yaşını 12’ye düşüren tecavüz yasa tasarısı, din adamlarının aile psikoloğu olarak görevlendirilmesi, müftülere resmi nikâh kıyma yetkisi verilmesi ve çocuk gelinlerin sayısının artması bunlardan yalnızca bazıları. Biryandan da, din temelli müfredat değişiklikleriyle, dini eğitimin erken çocukluk yaşına indirilmesiyle, karma eğitimin sonlandırılmasının önünün açılmasıyla eğitim alanı dinselleştirilerek ideolojilerine göre bir toplum yaratmaya çabalıyorlar. Kadınlara  dayatılan sınırları kabul etmiyoruz.

Emeğimize Sahip Çıkacağız, Güvencesizliğe Teslim Olmayacağız!

Ucuz ve güvencesiz iş gücü olarak sermayenin her daim sarıldığı kadın emeği, ancak iş ve aile yaşamı uyumlaştırma anlayışıyla, esnek, parçalı istihdamın vazgeçilmez unsuru olarak, değersizleştirilerek istihdamda kendine yer bulabiliyor. Bugün aramızda olan olan Flormar işçileri sendikalı olup, haklarını aradıkları için patron şiddetine uğradılar. İşten çıkarılanların yüzde 80’i kadın. Fabrika önündeki direnişlerinin bugün 195. günü. Flormar başta olmak üzere hakkını aramak için direnen tüm arkadaşlarımızın yanındayız. Buradan tüm sesimizle haykıralım. FLORMAR İŞÇİSİ YALNIZ DEĞİLDİR.

 Yan yanayız, Kol kolayız, Krizinizde Yanmayacağız!

Derinleşen ekonomik krizin en ağır sonuçlarını biz kadınlar yaşıyoruz. İşgücü piyasasında ilk gözden çıkarılan kadınlar olurken, ev geçiminin ağırlığı en çok kadınlar üzerine kalmakta, tasarruf yaparken de ev içi çalışma yükleri katlanmaktadır. Ev içerisinde görünmez kılınan emeğimiz ücretli istihdam içerisinde hasta bakım sorumluluğu her daim kadınların omzuna yüklenmektedir.

Ekonomik kriz bizi işsiz, güvencesiz bırakarak daha fazla yoksullaştırırken her türlü şiddete de açık hale getiriyor. En fazla kadınları etkileyecek esnek, performansa dayalı çalışmayı, emeklilik hakkının gaspını sağlamak istiyorlar.  Krizin faturasını bizlere ödetmeye çalışanlara buradan bir kez daha sesleniyoruz:  Faturayı krizi yaratanlar ödesin, biz ödemeyi reddediyoruz!

Emeğimiz, Bedenimiz, Kimliğimiz Bizimdir!

Özgürlüğümüze, bedenimize, hayatımıza, kadın mücadelesine yönelik saldırıları; bizlere reva görülen bu düzeni kabul etmiyoruz! Sözümüzü örgütleyebilme, yan yana gelme ve hayatı değiştirme iradesinde ve iddiasındayız. Biliyoruz ki, bizi kenara iten, yok sayan, emeğimizi görünmez kılan, bedenlerimizi metalaştıran bu sömürü çarkın dişlilerine bir çakıl taşı olup takıldığımızda, bu çark dönemeyecek.

Her türlü şiddetin son bulduğu, tacizin tecavüzün, istismarın, kadın cinayetlerinin, savaşın olmadığı; eşit, özgür, laik ve demokratik bir ülkede barış ve huzur içinde yaşamak hakkımız.  Sen de gel,  güç kat “ELELE KADIN DAYANIŞMASIYLA ŞİDDETSİZ BİR DÜNYAYA”  birlikte yürüyelim…   

YAŞASIN KADIN DAYANIŞMASI!

YAŞASIN ÖRGÜTLÜ MÜCADELEMİZ!”

Bakmadan Geçme