Gergerlioğlu yine şaşırtmadı
Yaptığı açıklamalarda terör örgütlerine sıcak mesajlar veren ve bu nedenle büyük tepkilerin odağındaki bir isim haline gelen YSP Kocaeli Milletvekili Dr. Ömer Faruk Gergerlioğlu, bu sefer de 'Kanun Hükmü' filminin Altın Portakal'dan kaldırılmasını sert dille eleştirdi.
Yaptığı açıklamalarda terör örgütlerine sıcak mesajlar veren ve bu nedenle büyük tepkilerin odağındaki bir isim haline gelen YSP Kocaeli Milletvekili Dr. Ömer Faruk Gergerlioğlu, bu sefer de “Kanun Hükmü” filminin Altın Portakal’dan kaldırılmasını sert dille eleştirdi.
Gergerlioğlu, “Ülkede hak ihlalleri bitmiyor”
YSP Kocaeli Milletvekili Dr. Ömer Faruk Gergerlioğlu, “Kanun Hükmü” filminin Altın Portakal’dan kaldırılmasını sert dille eleştirdi. AİHM’nin hak ihlalleri konusunda verdiği karara değinen Gergerlioğlu, “Bu karar mazlumların yüzünü güldürürken zalimleri üzdü.” ifadesini kullandı.
Siyasi baskı ile “Kanun Hükmü” kaldırıldı
Ülkenin bir hukuksuzluk deryası olduğunu ve inanılmaz hadiseler yaşandığını söyleyen Gergerlioğlu, “Altın Portakal Film Festivali’ne de iktidarın baskısı uğradı ve büyük bir zorbalık yapılıyor. Ne oluyor? “Kanun Hükmü” isimli bir belgesel yayınlanmak istenildi. Bakın çok önemli bir belgesel film için yıllarca uğraş verildi, en az 6 yıldır bu filmin çekimi yapılıyor ve çekimi engellenmeye çalışılıyor İçişleri Bakanlığı tarafından. En sonunda bu engellemenin ihlal olduğuna Anayasa Mahkemesi karar veriyor ve film en sonunda Altın Portakal Film Festivali, belgesel film seçkisine giriyor. İşte ne olduysa ondan sonra oldu! Bu filmin sanatsal açıdan bu kategoriye girmesine destek verilmesine rağmen iktidar kıyameti kopardı. Her türlü engellemeyi yapmaya çalıştı. Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı sustu, festival komitesi başkanlığı sustu ve ardından büyük bir baskı geldi. “Bu film buradan çıkartılamaz.” denildi. Film ne anlatıyordu? Niye bu kadar kıyamet kopartılıyordu? Film, Kanun Hükmünde Kararname ile yargısız infaz yapılarak yüz binlerce kişinin işinden atılmasına özgürlüğünün gasp edilmesini anlatıyor. OHAL Dönemi faciası, OHAL’in zorbalıklarını ve bunlara karşı tertemiz bir sivil direnişi anlatıyor. Barışçıl bir sivil direnişi anlatıyordu, halkın, hakkın nasıl bu direnişçilerin yanında olduğunu anlatan çok önemli bir filmdi ama zorbalar buna tahammül edemedi ve her türlü baskıyı yapmaya başladılar. Bunun karşılığında bu belgesel filmin Altın Portakal Film Festivali’nden “Efendim şu direniş halinde gördüğünüz Engin Hoca’nın şu direnişi! Bakın ne yapıyor? Bir teknede işimi, öğrencilerimi istiyorum diyen, KHK ile ihraç edilen bir öğretmen var. Nedir yani? Bu kişinin yaptığı yasaya aykırı bir şey mi? Bir sivil vatandaş direnişini gösteriyor. “Hakkında yargılama var bu kişinin bu film gösterilemez.” diyorlar. İyi valla, bir kişinin hakkında bir yargılama olsun, o kişi ile ilgili filmlerin hiçbiri gösterilemesin, kesin bir karar da yok, olsa da ne yazar.” ifadelerini kullandı.
Ülkede herkese terörist diyorlar!
Ülkenin yargısının ne halde olduğunu bilmiyor musunuz diye soran Gergerlioğlu, “Hakkında bir yargılama var.” çamur at tutmazsa lekesi kalsın mantığı ile yüzbinlere, milyonlara “Fetö” damgası vurulmaya çalışıldı. “Sen PKK/KCK’lisin” damgası vurulmaya çalışıldı, bir şekilde tutturmaya çalıştılar. “Hakkında bir soruşturma var.” diye vatandaş tüm haklarının gasp edilmesine layık mıdır? Böyle bir şey olabilir mi? Film seçkiden çıkartıldı ve ardından büyük bir kamuoyu baskısı geldi. Çeşitli kuruluşlar, SİYAD, SEYAP, sinema kuruluşları açıklama üstüne açıklamalar yaptılar ve bunun kabul edilemez olduğunu söylediler. Oyuncular sendikası, yönetmenler, herkes ama herkes açıklamaları ile buna katlanamayacaklarını söylediler. Belgesel film jürisi çekildiğini açıkladı, diğer filmler yönetmenleri tarafından çekildi, Altın Portakal Film Festivali yapılamaz hale geldi. Bunun ardından Altın Portakal Film Festivali yönetimi filmi geri aldığını açıkladı. Sonrasında ne olduysa Kültür Bakanlığı devreye girdi ve Kültür Bakanlığı yaptığı bir açıklama ile “Efendim “Fetöcülüğe hizmet ediyorsunuz.” diyerek birilerini itham etmeye başladı. Altın Portakal Film Festivali’ne baskı yapmaya başladı ve festivalden çekildiğini açıkladı. Ne oluyor? Hak direnişini gösteren bir film gösterilecek, milyonlara yaptığınız zulmü anlatan bir film gösterilecek. Kimseye zararı olmayan, hakaret içermeyen, sadece ve sadece zulme karşı direnişi anlatan bir film gösterilecek. Neden kıyamet koparılıyor? Çünkü zulmü yapanlar teşhir edilmek istenmiyorlar, istediğiniz kadar uğraşın, artık bu film kamuoyu vicdanında yer etmiştir. 85 milyonun vicdanında büyük bir tepki oluşturmuştur, hatta Türkiye’yi geçin dünya çapında bir etki oluşturmuştur artık. “Kanun Hükmü” filminin gösterileceği salonlar tıka basa dolacaktır, korkulu rüyalar göreceksiniz ey zalim iktidar sahipleri bunu bilin. İşinize gelmeyen herkese ona “Fetö’cü” buna “PKK’ci” damgası vurmaktan başka ne biliyorsunuz siz? Başka ne biliyorsunuz? O kadar da komiksin ki ey Kültür Bakanı, bu filmdeki KHK’lı iki karakterin Fetö ile ilgili bir soruşturması dahi yok! Başka nedenler ile ihraç edilmişler. Zaten işlerini doğru düzgün yapan insanlar hep ihraç edildi. Onlara bir damga vuruldu. Hakikaten, haklarında bir “Fetö” soruşturması bile yok, Bakanlık uydurup, yalan atacak, insanları kandıracak ya, Festival Yönetimine baskı yapıyor. “Sen Fetöcülük yapıyorsun, Fetö propagandası yapıyorsun. Bu festivalden çekiliyoruz.” dediler.
Bazı muhalifler 3 maymunu oynuyor
Festival Yönetimi Başkan Ahmet Boyacıoğlu hakkında o gün acilen Feto soruşturması açıldığını söyleyen Gergerlioğlu, “Birtakım troller de tehditler göndermiş. “Canım tehlike altında, hakkımda soruşturma açıldı, bu filmi tekrar 2. kez çıkartıyorum festivalden.” dedi sonrasında. Şu rezalete bakın! Şu skandala bakın! Güya bir sinema, sanat festivali. Orada gösterimine sanatsal açıdan karar verilecek film bir giriyor, bir çıkıyor. Şu hale bakın! Sanat ortada yok, sanat siyasetin baskısı altında. Böyle bir rezalet olabilir mi? Böyle bir ülkede sanat gelişebilir mi? Böyle bir ülke dünyanın en sonuncu ülkesi olmaktan başka seçeneği var mı? Şu hale bakın! Tam bir skandal yaşanıyor şu ülkede ama ülkenin 1. meselesi haline geldiği halde birçok çevre bu konuda suskun. 3 maymunu oynuyorlar. Duymuyorlar, işitmiyorlar, konuşmuyorlar, hiçbir şey yapmıyorlar. Maşallah size de demokratlığınıza da hayranım! Bu zulmü yapıyorsunuz 7 senedir yüzbinlerce insanı sorgusuz sualsiz bir gece yarısı T.C. Kimlik numarasını vererek terörist ilan edip işinden atıyorsunuz. Tüm kamuoyuna terörist olarak gösteriyorsunuz en basit sosyal haklarından, vatandaşlık haklarından mahrum ediyorsunuz. Yurt dışına çıkmasını zorbalıkla gasp ediyorsunuz, aç susuz kaldığı zaman sosyal yardım verilmesini engelliyorsunuz. İş kurda iş kursuna girmesini engelliyorsunuz, her türlü zorbalığı yapıyorsunuz ardından buna karşı bir hak direnişini anlatan filmin gösterilmesini de zorbalıkla engelliyorsunuz. Suçlusunuz, suçunuzun ortaya çıkmasını istemiyorsunuz ey iktidar sahipleri. Kültür Bakanı hiç utanmıyor musun? Şu hale bak ya! Sana kim yaptırıyor bunları, senin kültür ile alakan yok, turizmden başka bir şey de bilmezsin. İktidar ne emretmişse onu yapıyorsun başka ne biliyorsun! Şu hale bakın! Bizim karşımıza Meclis’e geleceksiniz bunun hesabını nasıl vereceksiniz? Ülkenin kültürünü sanatını ayaklar altına aldığınızdan haberiniz yok mu? Bütün bunlar yaşanırken ne oldu? O kadar da önemli ve ironikki aslında tüm bunlar yaşanırken zorbalıkla bir film iktidarın baskısı ile engellenirken birçok muhalefet partisi de susarak seyirci kalıyor. Halen Sayın Kılıçdaroğlu bu konuda bir açıklama yapmıyor. Ülkede tüm ülkeyi sarsan bir gelişme yaşanıyor herkes 3 maymunu oynuyor. Neredesiniz? İktidarı anladık onlar zorbalıktan başka bir şey bilmez. Muhalefetin birçok partisine de sesleniyorum neredesiniz Allah aşkına? Sayın Kılıçdaroğlu KHK Zulmünü bitireceğini söylemiştin neredesin? Böyle mi oldu! Belediyenizin himayesindeki bir festival en sonunda bu filmi göstermiyor. Siz güç odaklarından korkmayın! Halkın vicdanına yaslanın ve o zaman işte gerçekten halk size omuzlar üstünde sizi yükseltecektir.” şeklinde konuştu.
AİHM, yapılanlara hak ihlali dedi
Bütün bunlar yaşanırken mazlumların haklılığını gösteren çok önemli bir gelişme yaşandığını söyleyen Gergerlioğlu, “İnsanları zorbalıkla ihraç ettiniz. “Bylock kullanıyorsun.” Ne var? Normal, dijital çağda herkesin kullanabileceği bir iletişim aracı Bylock. Bunu teröristlik olarak gösterdiler. İçeriklerine bile bakmadılar, suç içeren bir şey var mı yok mu? “Senin telefonunda bylock var mı? Sen teröristin. Sen Bank Asya’ya para mı yatırdın? Sen teröristin. Sen çocuğunu KHK ile kapatılan bir okula mı gönderdin? Sen teröristin. Sen Zaman Gazetesi’mi aldın? Sen teröristin. Sen bir derneğe üye mi oldun? Sen teröristsin.” denildi. 7 yıldır bundan dolayı yüzbinlerce kişiye cezalar verildi. 2 milyon 200 bin kişiye soruşturmalar açıldı! En büyük zalimlikler yapıldı! İnsanların hayatı karartıldı! Aileler çökertildi! Masum engelli çocukların anne babaları tutuklandı, büyük işkenceler çektirildi bu ülkede. En sonunda Yüksel Yalçınkaya diye birisi, Kayseri’den mahkemelere başvurdu. Yerel mahkemeler reddetti bu hukuksuzluğun arkasında durdu, Anayasa Mahkemesi görmezden geldi, başvuruyu reddetti, en sonunda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne gitti. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi çok önemli bir karar verdi ve dedi ki: “Bylock, Bank Asya’ya para yatırmak, çocuğunu okula göndermek, Zaman Gazetesi’ne abone olmak, tüm bunlar hukuksuzluktan başka bir şey değildir. Bütün bunları bu nedenlerle insanlara ceza vermek hukuksuzluktan başka bir şey değildir. Kanunsuz suç ve ceza olmaz.” dedi. 7. Maddede ihlal olarak bunu vurguladı. 6. Maddede; “Adil olmayan yargılamalar yaptı Türk mahkemeleri.” dedi. “İnsanların dernek kurma, toplanma hakları gasp edildi. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi gasp edildi. Büyük ihlaller yaptınız.” dedi Türk yargısına. Çok ağır bir karar verdi. Mazlumların yüzünü güldüren, zalimlerin yüzünü buruşturan bir karar verdi.” İfadelerini kullandı.
Korkutma politikaları izliyorlar
Hak ihlalleri olduğuna dair bu karar verilirken öbür tarafta zulmün aynı şekilde devam ettiğini söyleyen Gergerlioğlu, “Kanun Hükmü belgeseli Fetö propagandası gerekçe gösterilerek kaldırıldı. Neresi Fetö propagandası? Bu filmi izlemeden saçma sapan kararlar veriyorlar. Ben filmi izledim ne propaganda var ne başka bir şey! 2 tane haksızlıktan dolayı atılan kişi biri öğretmen birisi hekim ki o hekim için hastaları yürüyüş yaptı. Çok idealist bir kardiyolog olan “Yasemin Demirci’yi biz istiyoruz, o bize çok iyi bakıyordu.” diye yaşlı hastalar yürüyüş yaptı Bodrum’da. Siz böyle bir insanı ihraç ettiniz, halkın sahiplendiği bir insanı ihraç ettiniz. Neresi Fetö propagandasıymış? Daha filmi bile izlememişsin Sayın Kültür Bakanı! İşin gücün atıp tutmak, yalan dolan filmden haberin yok. Fetö propagandası diyorsun filmin tek bir yerinde herhangi bir unsur yok sizin Fetö diye addettiğiniz hususlarda. Olsa ne yazar? Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bu tür legal fiillerin illegal olmayacağına karar vermiş durumda, yapılanın ihlal olduğuna karar vermiş durumda. Kalkmış Sayın Adalet Bakanı Yılmaz Tunç açıklama yapıyor; “AİHM delil değerlendirmesine girmiş bunu yapmamalıydı.” Sen nereden biliyorsun? Senin delil diye dosyalara koyup ihraç ettirdiğin insanlara yaptığın zulüm kabul edilemez diyor AİHM. Hukukçusun Sayın Yılmaz Tunç, sen kendi söylediğine inanıyor musun? Delil diye gösterdiğin şeylerin delillikle alakası yok, suçun bir delili varsa suç diye nitelenir ama bunların suç ile alakası yok. Anayasa demiş ki: “Normal bir insan gazete alabilir, derneğe üye olabilir.” Nereden uyduruyorsunuz suçtur diye? Zaten bunların suç ile alakası olmadığını AİHM ispat etmiş durumda ve sana kalkmış iktidara 15 bin € ödeyeceksin bu mağdur insana diyor. 500 bine yakın bir para da ödeyeceksin, arkada en az 8500 dosya daha gelebilecek on binlerce dosya var. Maddi ve manevi olarak çok büyük bir bedel ödetmişsin ey iktidar. Yaptığın zulümlerin arşa çıkmış, hiç utanmadan bu zulümleri eleştiren bir filmi yasaklamaya çalışıyorsun festivalden çekiliyorsun, soruşturmalar açıyorsun ne yapacağını bilemiyorsun telaş ile ama öbür taraftan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi sana kırmızı kart gösteriyor. Hiç utanmıyor musunuz? Dünyanın dibine vurmuş bir ülkesiniz, tüm evrensel değerlerinde dibe vurmuş bir ülke durumundasınız ve halen kalkmış bu yüz binlerce mağdura ve yakınları ile milyonlarca insana haklarını iade etmemek için diretiyorsunuz. Bir filmin gösterilmesine bile engel olmaya çalışıyorsun, yapman gereken KHK’ları iptal etmek, insanları işine iade etmek ve bu yaptığın zulümden dolayı insanlardan özür dilemektir ey iktidar. Bugün sen bunu yapmazsan yarın öbür gün o iktidardan düştüğün zaman bunu yapmak zorunda kalacaksın. İlelebet bu iktidar da kalmayacaksın bunu da çok iyi bil. Zulümlerin arşa çıkmış durumda. O mazlumların gözyaşları arşa çıkmış durumda, bu ahlar, veballerin hesabını mümkün değil veremeyeceksin, çok ağır bir suç işliyorsun ey iktidar bunu bil. İstediğiniz kadar güç sahibi olabilirsiniz, ben de aynı zulme uğradığımda vekilliğim düşürülüp cezaevine atılırken şunu haykırıyordum; güçlü olabilirsiniz ama biz haklıyız. Bundan dolayı güçlüyüz, bundan dolayı da kazanacağız diyordum ve cezaevinden çıktım. Yine vekil olarak Meclis’e girdim, tekrar bu millet beni 28. Dönemde de vekil olarak seçti. Geldim burada mazlumların tüm mağduriyetini anlatıyorum, zalimlerin tüm fiillerini anlatmaya devam ediyorum ve edeceğim de bunu da herkes çok iyi bilsin, kimseyi de susturamayacaksınız. Ona buna tehdit ile “Seni öldürürüm, sana soruşturma açarım.” Diyerek korkak insanları korkutabilirsiniz ama bu ülkenin vicdanlı insanları var, milyonların vicdanı var ve onlar sizin bu zulmünüze karşı koyacaktır bunu da çok iyi bilin.” dedi.
“Benim başıma gelen hadisenin aynısı Can Atalay’a yaşatılıyor”
İktidarın zulmünün ve hukuksuzluğunun bitmediğini ifade eden Gergerlioğlu, “Bakın neler yaşanıyor? Şu hale bakın ya! Anayasa Mahkemesi 5 Ekim’de Can Atalay’ın başvurusunu inceleyeceğini ifade etti. Ardından ne oldu? Yargıtay hemen bir karar verdi, Can Atalay ve Osman Kavala hakkındaki Gezi Davası’ndaki kararları onadı! Acele ile pür telaş ile bende de aynısını yapmışlardı. 3-4 senede Yargıtay kararları ancak nihayetlenebilirken 1 sene içinde alelacele birilerinin emriyle bunu iyi biliyoruz muhtemelen Süleyman Soylu’nun emri ile Yargıtay hemen hakkımdaki kararı onamıştı. Burada da aynı şekilde bakın hemen Yargıtay alelacele Anayasa Mahkemesi 5 Ekim’de karar açıklayacak ya pür telaş hemen Can Atalay’ın cezasını onadı, Osman Kavala’nın cezasını onadı. Büyük bir zalimlik! Siyasete yine büyük bir baskı yapıyorlar? Akılları sıra Sayın Can Atalay’ın milletvekilliğini düşürecekler, benim yaşadığım hadisenin bir benzeri yaşanacak, ardından ne olacağını da çok iyi biliyorum. Anayasa Mahkemesi bunu büyük ihtimal iptal eder çünkü benim hakkımda verdiği karar var, o kararın aynısı Can Atalay için uygulandığı zaman bir milletvekili ol, bir çıkarıl, bir cezaevine gir, bir çık, Meclis’e gir, ülke bu halde! Hukuksuzluk dayatıldığı müddetçe bu halde. Benim başıma gelen hadisenin aynısı Can Atalay’a yaşatılıyor, kendisini cezaevinde de ziyaret ettim. Uğradığı zulme karşı kendisine hem Meclis’te hem cezaevinde destek verdim ve bu karara karşı çıkıyoruz. Can Atalay hukukçuluğunu yapmıştır ve suçlu değildir. İstedikleri kadar onasınlar, benim kararımda da Yargıtay’ın 5 hakimi vardı, 4 hakim iktidarın emrine uyarak bu onamayı yaparken 1 hakim hukuk vicdanına dayanarak 16 sayfalık bir manifesto yazarak bu saçma sapan hukuksuz karar onanamaz diyordu ve ardından Anayasa Mahkemesi onu doğrulamıştı. Evet ülkede bu işler böyle gidiyor arkadaşlar bunu da herkes bilsin biz bu zalimce karara karşıyız. Sayın Osman Kavala çok değerli bir insan hakları savunucusudur ve ona verilen bu ceza da son derece zalim ve hukuksuz bir cezadır. İnsanlara böyle ağır cezalar vererek muhalefeti susturmaya çalışan bir iktidar var ortada çünkü yargı yok yargı iktidarın emri ile çalışıyor.” dedi.
Aynı gün 3 hekim intihar etti
Ülkenin sağlığının göçmüş durumda olduğunu belirten Gergerlioğlu. “Ülkenin en iyi eğitim alan kesimi, en nitelikli, zeki çocukları genelde hekim olur, doktor olur. En yüksek puanlarla oralara girerler, en başarılı çocuklardır ve okulu bitirdiklerinde hem kendileri hem aileleri çok büyük bir istikbal beklentisi içindedirler. Fakat Türkiye’de artık öyle olmuyor! Türkiye’de hekimler büyük bir depresyonda! Türkiye’de hekimler yurt dışına gitmek ile meşguller. Geçen sene bakın 1400’e yakın hekim yurt dışına gitti, bu sene şu anda 2000’leri bulmuş durumda daha da yıl bitmiş değil! Neden gidiyorlar? Çünkü bu ülke bu kadar hukuksuz, bu kadar sağlık açısından kötü bir durumdayken hekimler bu büyük eziyeti çekmek istemiyorlar. Hedef haline getirmek istenmiyorlar ve kamu hastanelerinin içi boşaltılıp özel hastanelerin önü açılırken müteahhidin sahip olduğu şehir hastanelerinin önü açılırken hekimler arada eziliyor. Bu nitelikli insanlarımız arada eziliyor, köle gibi kullanılmaya çalışılıyorlar. İşte bütün bunlardan dolayı hekimler intihar ediyor. Aynı gün 3 hekim intihar etti şu fotoğrafı görün! Şu değerli hekim arkadaşlarımız bugün hayatta değiller. Farklı illerde 3 tane çok değerli hekim arkadaşımız intihar etti! Neden bu intiharlar? Bu insanları eziyorsunuz ey Sağlık Bakanlığı! Bu insanları depresyona sokuyorsunuz, bu insanları çaresizlik içinde bırakıyorsunuz ve yurt dışına gitmek zorunda bırakıyorsunuz. Türkiye dünya rekoru kırıyor. 2000’den fazla hekiminin yurt dışına 1 yıl içinde gittiği bir ülke olabilir mi? Gittikçe artıyor, hekimlerin hepsi bu ülkeden kaçmaya çalışıyor ve yurt dışında çözüm bulmaya çalışıyorlar. Olacak bir iş değil! Mersin, Adıyaman ve Adana’da görev yapan 3 doktor hayatını kaybetti, intihar ettiler. Adana’da Dr. Rümeysa Keleş, Adıyaman’da Dr. Eren Özkara ve Mersin Toros Devlet Hastanesi’nde Dr. Fulya Keçeci hayatlarını kaybettiler, Allah’tan rahmet diliyoruz, kardeşlerimizin yakınlarına da Allah’tan sabırlar diliyoruz. Çok büyük bir üzüntü, çok büyük bir acı yaşanıyor, yakınlarına da ulaşarak tüm bu ayrıntılar hakkında da bilgi alacağım ve taziyelerimi bildireceğim en kısa sürede.” ifadelerini kullandı.