Bu kentte o kadar pislikler dönüyor, o kadar pislikle iç içeyiz ki bize de pisliğin bulaşmaması neredeyse imkansız.
Nereye baksanız, nereye elinizi atsanız pislik içinde.
Bu kadar pisliğin içinde ne yapacağımızı şaşırıyorum bazen.
Özellikle gazetecilik mesleği yerlerde sürünüyor maalesef.
Elimde sihirli bir değnek olsa mesleğin onurunu korumak adına bu kentteki gazetecilerin yüzde seksenini meslekten ihraç ederim.
Hem de bir daha geri döndürmemek üzere…
Ancak işin garip tarafı doğru, dürüstler, bu işi namusu ile yapanlar meslekten ihraç ediliyorlar.
Çünkü birilerinin arı kovanına çomak sokuyoruz,
Çünkü birilerinin çıkarlarına engel oluyoruz.
Çünkü doğru-dürüst olmak, gerçekleri söylemek, birilerinin işine gelmiyor.
Herşeye rağmen biz dürüst olacağız, namuslu olacağız, yetimin hakkını yemeyeceğiz, yedirmeyeceğiz.
Bir gün Kocaeli Gazeteciler Cemiyeti’nde sadece doğru, dürüst, haksızlıklara karşı dimdik duran, kul hakkı yemeyenlerin oluşturduğu Kocaeli’ne örnek bir yapının olduğunu görmek istiyorum.
Bu konuda çok dertli olunca lafı kısa kesmek pek de mümkün olmuyor maalesef.
Hemen konumuza girelim…
Lastik-İş Sendikası Kocaeli Şubesi eski başkanı Yusuf Bayraktar sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda Kocaeli’deki bir gazetecinin Lastik-İş Sendikası’nda yaptıklarını deşifre etmiş.
Bayraktar, yaptığı paylaşımda bu sözde gazetecinin algı yaparak okurlarını kandırmaya çalıştığını, dini istismar ettiğini, Lastik-İş Sendikası’ndan rant sağladığını iddia etti.
Konuyu araştırdığımızda yazılanların fazlasının olmadığı gibi eksiği olduğunu öğrendik.
Şimdi gelelim bu gazetecinin Lastik-İş Sendikası’nda gerçekleştirdiği olaylara…
Bu gazeteci Lastik-İş Sendikası’nda resmen at koşturuyormuş.
Çok özür dilerim, at koşturması çok hafif kalır…
Lastik-İş Sendikası’nı çiftliği gibi kullanıyormuş.
Eşeklere yük taşıtıyor, atlarına kaşağı yaptırıyor, inekleri sağıyor, bunların üstüne bir de dini söylemler de yapıyormuş.
Örneğin Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’ten (S.A.V.) hadisler yazıyormuş, söylüyormuş.
‘Birlikte rahmet, ayrılıkta azap vardır’ kendisinin sihirli cümlesiymiş.
Acaba o yüzden mi Lastik-İş Sendikası’ndan hiç çıkmıyor?
Sen hadislerden önce ayetleri öğren bakalım.
Kul hakkı yemenin ne demek olduğunu bilir misin?
Bilmezsin.
Çünkü bilseydin, bin bir zorluklarla mücadele eden o işçilerin aidatlarıyla gelen paraları cebe indirmez, o otelde ücretsiz olarak sefa sürmezdin.
Hayatında kaç kez alının secdeye gitmiş, sen onu söyle…
Onu yakından tanıyanlar ‘‘Sübahaneke’’yi okuyamadığını çok iyi bilir.
Çünkü birkaç yıl öncesine kadar bu adam, sosyal demokratlığı ile övünürdü.
Demek ki sosyal demokratlığı parayı görene kadarmış.
Şimdi bu adam çıkacak bize din dersi verecek.
Hadi ordan!
Herkes haddini bilsin artık.
Bu arada unuttum!
Bu adam bir de ‘‘Yalnız yiyen, yalnız ölürmüş’’ sözünü çok severmiş.
Şimdi adama sormazlar mı Lastik-İş Sendikası’nı yalnız yerken yalnız öleceğini hiç düşünmedin mi?
Bu kadar sahtekarlık olur mu?
Böyle bir din istismarcısı olur mu?
Bu okullu gazetecimiz, sadece Lastik-İş’i babasının çiftliği gibi kullanmıyormuş.
Aynı zamanda Lastik-İş’in bazı satın almalarına da aracılık ediyormuş.
Elbette komisyon karşılığında.
Hem de küçümsenmeyecek oranlarda komisyonlar alıyormuş.
Bizim okullu gazeteci işi çok ilerletmiş.
Komisyon miktarı işin şekline ve miktarına göre de değişiyormuş.
İşi son derece disiplinli bir şekilde yapıyormuş, fiyat tarifesi bile varmış.
Vay babam vay!
Kocaeli’nin en lüks otelinde ye, iç, misafir ağırla, sonra yetmedi, aylık hatırı sayılır bir miktarda parayı ‘’İLAN BEDELİ’’ adı altında cebe indir, o da yetmedi Lastik-İş’teki satın almalara aracılık yap, oradan da komisyonları indir.
Ne ala sendika değil mi?
Yiye yiye, yedire yedire doymadınız!
Lastik-İş’in işçileri, bizim okullu gazeteciye çalışıyormuş, dersek yanlış olmaz diye düşünüyorum.
Şu ana kadar okullu gazeteci dediğim bu adama bundan sonra ‘’Komisyoncu Gazeteci’’ dersem Allah katında haksızlık etmiş sayılır mıyım, vebale girmiş olur muyum, sizce?
‘’Ne haksızlığı, ne vebali kardeşim, adam tüysüz yetimin hakkını götürüyor, sen haksızlıktan, vebalden bahsediyorsun. Sen yazılarını yaz, vebalini bize bırak’’ dediğinizi duyar gibiyim.
Siz baş tacısınız, dolayısıyla da dediğiniz gibi yapalım.
Bu ‘’Komisyoncu Gazeteci’’ için size bir ayrıntı daha vereyim o zaman.
Biliyor musunuz sevgili okurlarım!
‘’Komisyoncu Gazeteci’’ dediğimiz bu adam, bu kentte en çok da rahmetli Güngör Arslan’ı bu tür afilli işleri olduğu için eleştirirdi.
Hatta yüzüne değil ama arkasından demediği lafı bırakmazdı.
Ancak şimdi sebebini anlıyorum.
Eleştirisinin sebebi bu tür işleri gayri ahlaki bulduğundan değilmiş, Güngör Arslan’ı kıskandığındanmış meğer.
Nurlar içinde yat Güngör Arslan.
Sağlığında bana çok söylemişti zaten.
‘’Bunlar fırsatını bulsa Kocaeli’yi değil, ülkeyi satarlar. Allah bunlara fırsat vermiyor işte’’ demişti.
Pek de haksız sayılmazmışsın Usta.
Peki Lastik-İş Sendikası, bu adama neden bu kadar çok ayrıcalık tanıyıp tüysüz yetimin hakkını yediriyor diye soruyorsanız, bu da bir başka yazımızın konusu olsun.
Bizi okumaya devam edin lütfen.
