Eylül ayını da bitirmek üzereyiz. Gelecek hafta, ekim ayı başında TBMM’nin tatili bitecek. Türkiye çok daha sert, çok daha karmaşık bir seçim kavgası dönemine girecek..
Ekonomik sorunlar bir tarafta...
Türkiye’nin bozulan devlet yapısından kaynaklanan sorunlar öbür tarafta…
Bu ülkenin vatandaşları her geçen gün daha fazla sıkıntıya göğüs germek zorunda kalıyor.
Bu tablonun tek sorumlusu ülkeyi yönetenler mi? Bence hayır.
Bu tablonun en az ülkeyi yönetenler kadar sorumlusu muhalefettir.
Bir türlü vatandaşın kalbine giremiyorlar. Bir türlü bu ülkenin bugünden daha iyi yönetilebileceğini, bu ülkedeki insanların bugünkünden daha mutlu yaşayabileceğini, bunun mümkün olduğunu sokaktaki vatandaşa anlatamıyor, vatandaşın kalbine giremiyorlar.
Bir de siyasetimizde meşhur “Altılı masa”mız var.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun tevazuu, hoşgörüsü, her görüşe saygı duyan yapısı sayesinde kurulmuş 6’lı masa...
Ama oy oranı yüzde 30’larda olan CHP’nin Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, bu masada oy oranı yüzde 1’lerde olan partilerin genel başkanları ile kendisini eşit tutuyor. Pek çok konuda alttan alıyor.
Diğer 5 liderin hiç biri Kılıçdaroğlu’nun yarısı kadar bile çalışmazken, masadaki tek sosyal demokrat lider olun CHP Genel Başkanı hemen her konuda taviz vermek zorunda kalıyor.
Ben, önümüzdeki seçimlerde (bundan önce de olduğu gibi) oyunu CHP’ye kullanmaya kararlı bir sosyal demokrat olarak artık bu tabloyu içime sindiremiyorum.
Biz CHP’liler günün birinde seçim kazanmak için mutlaka sağ görüşlü partilere, sağ görüşlü seçmenlere taviz vermek, mutlaka onların da oyunu almak zorunda mıyız?
Bugünün Türkiye’sinde 20 yıldan bu yana ülkeyi yöneten Sayın Recep Tayyip Erdoğan elbette tekrar Cumhurbaşkanı adayı olmayı hak ediyor.
Ama, en az Erdoğan kadar, bu ülkede ana muhalefetin lideri olan ve tek başına gerçekten büyük özveri ile çalışan Kemal Kılıçdaroğlu da aday olmayı hak ediyor.
Gel gelelim, 6’lı Masa denilen yapıda sürekli çatlak sesler var.
Kimisi, “Efendim, Kılıçdaroğlu ile olmaz. Mansur Yavaş aday olsun” diyor.
Kimisi, “Kılıçdaroğlu’na mezhebi nedeniyle benim seçmenim oy vermez. Başkası olsun” diye tutturuyor.
AKP’liler de haklı, her fırsatta “Bu zillet ittifakı adayını bile belirleyemez” diye alay ediyor.
……………………..
Tamamen, yapılacak ilk seçimlerde oyunu CHP’ye ve CHP’nin adayına vermeye kararlı bir seçmen sıfatıyla ve içimden gelerek yazıyorum.
Yapılacak ilk 6’lı masa toplantısından sonra Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Ben bu masayı dağıttım” demesini bekliyor ve istiyorum.
Türkiye’nin sosyal demokrasiyi, sosyal demokrasi ilkelerini yalın ve çıplak haliyle görmesi, tanıması gerekiyor.
Çok seçim gördüm, biliyorum. Bugün ittifak içindeymiş gibi görünen sağ görüşlü partilerin tabanı, seçmeni, siz ağzınızla kuş tutsanız, CHP’nin adayına, CHP’nin Genel başkanına, Kılıçdaroğlu’na oy vermez.
Oy veriyormuş gibi gözükür, o seçim sandığının başına geldiği zaman “Altı ok”lu amblemi görünce eli gitmez, gidip “Ampul”ün altına mührü basar.
CHP seçim kazanmak için neden sağ görüşlü partileri, onların liderlerini yanına almak zorunda kalsın.. CHP neden seçim kazanmak için sağ görüşlü seçmenin oyuna muhtaç kalsın.
Zaten böyleyse, CHP’nin iktidara gelmesi için sağ görüşlü, muhafazakar seçmenlerin oylarını alması zorunluysa, bırakın CHP iktidara falan gelmesin.
Bu koşullarda iktidara gelince zaten pek çok taviz vermek zorunda kalmayacak mı?
…………
CHP’nin kendisini iyi anlatması lazım. Sosyal demokrat felsefeyi, sosyal demokrat olmanın erdemlerini iyi anlatması lazım.
CHP’liymiş gibi görünen, kendi çıkarları için her türlü sağcı iktidarla işbirliği yapan içindeki safraları temizlemesi lazım.
Bugün Türkiye’de başka solcu partiler, liberal partiler de var. Üstelik bunların kimisi, 6’lı masada bulunan kimi partilerden çok daha güçlü ve büyük.
CHP gitsin onlarla ittifak yapsın. Bu ülkede legal statüde bulunan siyasi partilerle gizlemeden, açık açık işbirliği yapsın..
Önümüzdeki ilk seçimde Recep Tayyip Erdoğan elbette tekrar aday…
6’lı masanın CHP dışındaki beş partisi, kendi yapılarına uygun kendi adaylarını bulup çıkartsın…
CHP de göğsünü gere gere lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nu aday olarak ilan etsin.
Seçim yarışı üç adaylı yapılsın...
İkinci kura hangi iki aday kalırsa, ittifak görüşmeleri ondan sonra yapılsın…
6’lı masa, o masadaki 5 partiye itibar kazandırırken, o masadaki en büyük parti olan CHP’yi ve genel başkanını her geçen gün biraz daha yıpratıyor.
CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, kazanacak veya kaybedecek olması çok önemli değil ama önümüzdeki ilk seçimlerde aday olmayı fazlasıyla hak ediyor.
Kılıçdaroğlu aday çıkmak için yanına bazı sağ partileri de almaya mecbur bırakılmamalıdır.
Diğer sol partilerin desteğiyle çıksın.. Bu ülkedeki bütün demokratik güçlerin açık desteği ile çıksın..
Bu millete biraz güvenmek lazım...
Bu milletin doğruyu yanlışı çok iyi ayırt edebileceğine inanmak lazım...
Türkiye’de sağ partilerin en güçlü olduğu 1970’li yıllarda Bülent Ecevit çıktı, tek başına seçim kazandı. Bülent Ecevit ki, İsmet Paşa gibi çok karizmatik bir ismi devirerek CHP’nin başına geçmişti.
Dürüstlüğünü halka anlattı. Fakir fukaradan yana olduğunu, haram yemeden ülkeyi yöneteceğini halka anlattı, inandırdı, seçim kazandı.
CHP’lilerin bu ülkenin halklarına, bu ülkenin insanlarına güvenmesi lazım.
CHP’lilerin “Biz seçim kazanmak için mutlaka sağ seçmeni9n oyunu almaya mecburuz” korkaklığından artık kurtulması lazım.
CHP’lilerin sosyal demokrat olmanın erdemlerini bu büyük millete doğru yöntemlerle anlatması lazım.
Bu nedenle diyorum ki;
“Altılı masa keşke biran önce dağılsa.
Birbirinden çok farklı görüşlerdeki liderler halkın önüne çıkıp, “Bakın biz ne güzel birlikteyiz. Ne güzel aynı masa etrafında birleşiyoruz” masalı anlatacağına, herkes kendi yoluna gitse...
Tamam, seçim güvenliği konusunda birleşin.
Tamam, seçimi muhalefet kazanırsa güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçiş konusundaki ortak kararınızın arkasında durun.
Ama artık CHP’nin, Kemal Kılıçdaroğlu’nun sırtından sağ görüşlü siyasi partilerin prim yapma dönemi geride kalsın.
Biz demokrasiye, Atatürk ilke ve inkılaplarına, çağdaş Türkiye gerçeğine inanmış CHP’liler olarak kendi yolumuzda ilerleyelim.